Barış Terkoğlu, “Sultan, FETÖ’cü polis ve yargı mensuplarının, bilhassa yurtdışı alakalarını deşifre ediyordu. Birçok haberin kaynağı Sabah gazetesi onu överek “Zekeriya Öz ve Celal Kara ile internet üzerinden imajlı konuşan zımnî şahit Sultan. Birebir açıklamayı haberleştiren Yeni Şafak’ta “darbe teşebbüsünün çabucak akabinde Ukrayna’da yapılan bir toplantının tutanağını da savcılığa verdi” satırlarını görmüştüm. Yanlış anlamayın…Hükümet medyasında okuduğum haberlerden şikâyet etmiyorum. Tersine, gerçekte kim bilmiyorum lakin “gizli şahit Sultan” âlâ ki konuşuyor. Güzel ki ne biliyorsa anlatıyor. Keşke ismiyle sanıyla çıksa, televizyonlarda konuşsa, hatta daha çok konuşsa diyorum. Zira ne olduysa, “gizli şahit Sultan” haberleri medyada kayboldu” diye tanıtıyordu” dedi.
FETÖ’ye sızıntı yapan başsavcı vekili
“Aslında bahis, benden evvel yargı topluluğunun dikkatini çekmişti. Çünkü çeşitli telefon bildirileriyle, herkes birbirine “gizli şahit Sultan”ın haber olmamış sözünü gönderiyordu. Lakin fakat “Sultan nasıl kaka oldu”yu anlatmak pek kolay değildi. Bana ulaştıran da aslında çok fazla bir şey söylemedi. “Oku anlayacaksın” diyordu hülasa.
Aslında önümdeki tabir, Sultan’ın sözlerinden yalnızca biriydi. 16 Mart 2016 tarihliydi lakin “daha evvel söylediklerine ek yapmak istediğini” anlatarak başlıyordu. Tabirin bütününü okuyunca Sultan’ın çok kıymetli isimler hakkında çok değerli tezlerde bulunduğunu anlıyorsunuz. Lakin bir kısmı var ki “işte neden bu” dedirtiyor:
“Ö.O. isimli şahıs, himmet paralarının koordinesinin yanı sıra, İstanbul ili mütevellisinde de vazife alan bir örgüt mensubudur. M.B. de tekrar himmet paralarının uyumunun yanında, eski SSCB yapısındaki ülkelerde, buradaki örgüt toplantılarında ve sohbetlerde, kendisinin okul ve gençlik arkadaşı olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bir başsavcı vekilinin olduğu, kendisiyle ilgili belgelere bu suretle ulaştığını, başına bir şey gelirse de bu şahıs tarafından da kollanacağını söylemektedir.”
Yani darbe teşebbüsten yalnızca 4 ay evvel verilen tabirde, hükümet medyasındaki haberlerden tanıdığımız saklı şahit, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekillerinden birinin FETÖ’ye bilgi sızdırdığını anlatıyor.
Meselenin daha değişik bir yanı var. Sultan, sözüne şöyle devam ediyor:
“Bu başsavcı vekilinin ismini sözümde geçmek istemiyorum. Lakin bu konu sizin tarafınızdan araştırılabilir.”
Öyle anlaşılıyor ki zımnî şahit, o “kudretli savcı”dan korkuyor. Herkesle ilgili rahat rahat konuşurken, en değerli bilgiye sıra gelince üstünden atlamayı seçiyor.
O savcı artık nerede?
2015/127395 numaralı soruşturma evrakında yer alan tabirde, gereği yapıldı mı bilmiyoruz. Yapıldıysa, o periyot İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekillerinden biri, FETÖ’ye dair birtakım belgeleri örgüte sızdırdığı savıyla soruşturuldu. Yok yapılmadıysa, eldeki istihbarata karşın bu kritik bilgi yokmuş üzere davranıldı. Her iki durum da insanın başını karıştırıyor.
Bir zımnî şahit tabiriyle yıllarca tutuklu kalan insanların kıssalarına bakıyorum. Bir de birebir savcılığı yıllarca yöneten isimlerden biri hakkındaki bâtın şahit tabirine… Bir Sultan’la ilgili övgü haberlerini okuyorum. Bir de Sultan’ın verdiği en işe fayda bilginin üstünden nasıl atlandığını… Bir İstanbul Grubu’na yakın isimlerle Adalet Bakanlığı ortasındaki FETÖ atışmasını hatırlıyorum. Bir de Bakan Gül’ün kimilerinin geçmişine yaptığı “aynı maklubeye kaşık sallayanlar” göndermesini…
Bir 2016 yılının mart ayında başsavcı vekili olanların listesini hatırlıyorum. Bir de o listedekilerden, sonradan başsavcı olanları, hatta Yargıtay’a atanıp Anayasa Mahkemesi’ne niyetlenenleri…
İçimden geçiriyorum… Şu kapalı şahitler bilinmeyen şahit olalı, tahminen de birinci kere çok büyük bir balık tutacaktı. Ona da müsaade vermediniz!”
Yazının tamamını okumak için .
